SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L VUDU’

<< 119 >>

باب: من تبرزعلى لبنتين.

12. İki Tuğla Üzerine Oturarak Tuvalet Yapmak

 

حدثنا عبد الله بن يوسف قال: أخبرنا مالك، عن يحيى بن سعيد، عن محمد بن يحيى بن حبان، عن عمه واسع بن حبان، عن عبد الله بن عمر: أنه كان يقول:

 إن ناسا يقولون إذا قعدت على حاجتك فلا تستقبل القبلة ولا بيت المقدس، فقال عبد الله بن عمر: لقد ارتقيت يوما على ظهر بيت لنا، فرأيت رسول الله صلى الله عليه وسلم على لبنتين، مستقبلا بيت المقدس لحاجته. وقال لعلك من الذين يصلون على أوراكهم؟ فقلت: لا أدري والله. قال مالك: يعني الذي يصلي ولا يرتفع عن الأرض، يسجد وهو لاصق بالأرض.

 

[-145-] Vâsi' İbn Hibban'ın rivayet ettiğine göre Abdullah İbn Ömer şöyle söylerdi: İnsanlar "Tuvalet yapmak için oturduğunda kıbleye ve Beytü'l-Makdis'e önünü dönme" diyorlar. Oysa ben birgün evlerimizden birinin üzerine çıktım. Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i  tuvalet ihtiyacını görmek üzere iki tuğla üzerine oturmuş ve önünü Beytü'l-Makdis'e dönmüş olarak gördüm.

 

(İbn Ömer, Vâsi'a şöyle dedi): "Belki de sen de karnını dizlerine yapıştırarak namaz kılanlardansın."

 

Vâsi: "Vallahi bilmiyorum", dedi

 

Mâlik, İbn Ömer'in burada namaz kılarken yerden uzakta durmayan, yere yapışık olanları kasdettiğini söylemiştir.

 

Tekrar: 148, 149, 3102.

 

 

AÇIKLAMA:     Buradaki tuğladan kasıt, bina yapımında kullanılan çamurdan yapılmış ve pişirilmemiş tuğladır.

 

İbn Ömer burada belirtilen davranışı yaparken Hz. Peygamber'i seyretmeyi kasdetmemiştir. Beyhakî'nin, Nâfi İbn Ömer yoluyla rivayetinde görüleceği üzere zorunlu bir şey için evlerinin damına çıktığında tevafuken görmüştür. Bu şekilde kasıt dışı tevafuken gördüğünde bunun da faydasız kalmamasını istemiş ve bu­nunla ilgili şer’i hükmü bu sayede bellemiştir. Âdeta İbn Ömer Hz. Peygamberin sırt tarafını görmüş ve ne olduğunu anlamak için bakması da caiz olmuştur. Bu, sahabenin Hz. Peygamber'e uyma amacıyla onun davranışlarını araştırma konusunda ne derece istekli olduğunu göster­mektedir. İbn Ömer de böyleydi.

 

Mâlik, İbn Ömer'in sözünü, "karnını dizlerine yapıştırarak namaz kılanlar" şeklinde yorumlamıştır. Bu, meşru olan secde şekline, yani karnın dizlerden uzak olması ve dirseklerin yere konulmaması şekline aykırıdır.

 

İbn Ömer'in bu sözünün bağlam ile alakasını Müslim'deki bir rivayet gös­termektedir. Vâsi'den gelen bu rivayetin başında Vâsi' şöyle demektedir: "Ben mescitte namaz kılıyordum, bir de baktım Abdullah İbn Ömer oturuyor. Nama­zımı bitirdiğimde bir tarafımdan kalkarak onun yanına gittim. Abdullah şöyle dedi: İnsanlar "Tuvalet yapmak için oturduğunda kıbleye ve Beytü'l-Makdis'e önünü dönme" diyorlar... İbn Ömer sanki Vâsi'in secde yaparken tam hakkını vermediğini görmüş ve bu konuyu ona yukarıdaki şekilde sormuştur. Bu du­rumda Vâsi' önce ilk olayı anlatmıştır, çünkü bu kendisi açısından kesin olan merfu bir rivayettir. Bu sebeple bunu zanna dayalı hususa tercih etmiştir. İbn Ömer'in sözlerini naklettiği kişilerin, onun bu konuşmayı yaptığı zamana yakın bir dönemde bunu söylemiş olmaları uzak bir ihtimal değildir. O da bu tabiînin hükmü öğrenerek kendisinden nakletmesini istemiştir. Üstelik bu iki husus ara­sında bir münasebet bulunması da imkansız değildir. Şöyle ki: Muhtemeldir ki karnını dizlerine yapıştırarak secde eden kişi aynı zamanda, tuvalet yaparken hiçbir durumda kıbleye önünü dönmeyi caiz görmeyen bir kişiydi.

 

Namazdaki durumlar dörttür: Kıyam (ayakta durma), rükû (eğilme), sücûd (yere kapanma) ve kuud (oturma). Bu hareketleri yapma sırasında, secdede karnı dizlerden uzak tutma durumu hariç, cinsel organ yayılmadan (toplu olarak) durur. İbn Ömer karnı dizlere yapıştırmanın cinsel organın yayılmaması ama­cıyla yapıldığını düşünerek bunu yapmayı bid'at ve aşırılık olarak gördü. Sünnet ise buna aykırıdır. Elbise ile örtmek bunun için yeterlidir. Nitekim kıbleye dönme ile ilgili yasağın neticesinin avret yerini çıplak olarak kıbleye döndürme oldu­ğunu kabul ettiğimizde, avret yerinin kıbleye dönmüş sayılmaması için arada duvarın bulunması yeterlidir, İbn Ömer, tabiîye birinci hükmü anlatınca, onun kıldığı namazdan kendi anladığı duruma işaret etmek için de ikinci hükmü söylemiştir. Vasi'in "bilmiyorum" sözü, İbn Ömer'in düşündüğü şeyin onun aklına gelmediğini göstermektedir. Bu sebeple İbn Ömer, engelleme konusunda ona ağır ifadeler kullanmamıştır. Doğrusunu Allah bilir.